Hatay escort bayan

İstanbul Evden Eve Nakliye Adalar Evden Eve Nakliye Arnavutköy Evden Eve Nakliye Ataşehir Evden Eve Nakliye Avcılar Evden Eve Nakliye Bağcılar Evden Eve Nakliye Bahçelievler Evden Eve Nakliye Bakırköy Evden Eve Nakliye Başakşehir Evden Eve Nakliye Bayrampaşa Evden Eve Nakliye Beşiktaş Evden Eve Nakliye Beykoz Evden Eve Nakliye Beylikdüzü Evden Eve Nakliye Beyoğlu Evden Eve Nakliye Büyükçekmece Evden Eve Nakliye Çatalca Evden Eve Nakliye Çekmeköy Evden Eve Nakliye Esenler Evden Eve Nakliye Esenyurt Evden Eve Nakliye Eyyüpsultan Evden Eve Nakliye Fatih Evden Eve Nakliye Gaziosmanpaşa Evden Eve Nakliye Güngören Evden Eve Nakliye Kadıköy Evden Eve Nakliye Kağıthane Evden Eve Nakliye Kartal Evden Eve Nakliye Küçükçekmece Evden Eve Nakliye Etiler Evden Eve Nakliye Ortaköy Evden Eve Nakliye Maslak Evden Eve Nakliye Levent Evden Eve Nakliye Fındıkzade Evden Eve Nakliye Çapa Evden Eve Nakliye Aksaray Evden Eve Nakliye Mahmutbey Evden Eve Nakliye Merter Evden Eve Nakliye Kağıthane Evden Eve Nakliye Çağlayan Evden Eve Nakliye Cihangir Evden Eve Nakliye Taksim Evden Eve Nakliye Haramidere Evden Eve Nakliye Silivri Evden Eve Nakliye Kayaşehir Evden Eve Nakliye Başakşehir Evden Eve Nakliye Ataköy Evden Eve Nakliye Suadiye Evden Eve Nakliye Erenköy Evden Eve Nakliye Kurtköy Evden Eve Nakliye Bostancı Evden Eve Nakliye Küçükyalı Evden Eve Nakliye Maltepe Evden Eve Nakliye Ümraniye Evden Eve Nakliye Şerifali Evden Eve Nakliye Beykoz Evden Eve Nakliye Sarıyer Evden Eve Nakliye Şile Evden Eve Nakliye Zeytinburnu Evden Eve Nakliye Sultangazi Evden Eve Nakliye Sultanbeyli Evden Eve Nakliye Tuzla Evden Eve Nakliye Sancaktepe Evden Eve Nakliye Kozyatağı Evden Eve Nakliye Göztepe Evden Eve Nakliye Anadolu yakası Evden Eve Nakliye Avrupa yakası Evden Eve Nakliye Florya Evden Eve Nakliye Şirinevler Evden Eve Nakliye Yenibosna Evden Eve Nakliye

Semih Söğüt
Köşe Yazarı
Semih Söğüt
 

Başıboş köpek sorununu bakışarak çözebilir miyiz?

Modern şehirlerde yaşadıkça doğadan uzaklaşan, doğaya nasıl tepkiler vereceğini kestiremeyen insanımızın son zamanlardaki en büyük sorunlarında biri başıboş köpek çeteleri. Özellikle büyükşehirlerde bazı bölgelerde yoğunlaşan köpek çetelerinin sokaklarda yürümeyi bile imkansız hale getirdiğine dair şikayetler bugünlerde sıklıkla duyuluyor. Geçtiğimiz hafta sokak köpeklerinden kaçarken yaralanan Mahra Melin Pınar isimli yavrumuzun vefatı ile sokak köpeklerine dair tartışma yeniden başladı. Aynı gece Elazığ’da bir barınakta hayvanlara zulüm yapıldığı iddiaları ile açılan Barınak Davası ile ilgili etiketin gündeme girmesi tartışmaları alevlendirdi. Dolandırıcılıkla anılan isimlerin, şirketleriyle aynı isimli yardım kuruluşu kurup, bazı siyasiler ile fotoğraf çektirmeleri ve arkasından Yeşim Salkım, Yıldız Tilbe gibi konuyla ilgili fikir ortaya atan sanatçıları linç ettirmeleri gündem oldu! Sonrasında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 38 milyon Türk Lirası’na mal olduğu halde sadece 1500 hayvana ev sahipliği yapabilecek tesisi bir süre konuşuldu. Hepsi konuşuldu fakat sorunu nasıl çözebileceğimiz hiç konuşulmadı. Richard Sennett, “Ten ve Taş” isimli kitabında modern şehir planlarının sakinlerini suskunluğa zorladığını, bakışmalar aracılığı ile anlaşmaya yönlendirdiğini ifade eder. Sosyal medya, belki de bu tasarıma bir baş kaldırışın ifadesi olarak ortaya çıkmış, kullanıcılarını bağırmaya daha çok ses çıkarmaya itmiştir. Konumuz özelinden bakıldığında şehirlerde suskun ve yalnız kalan insanlar, atalarının bin yıllar önce evcilleştirerek kontrolü altına aldığı köpeklerin esirlerine dönüşmelerine olan isyanlarını sosyal medyada sıklıkla dile getirmeye başlamışlardır. Fakat her konuda fikir belirtme zorunluluğu hissi; insanları düşünmeden konuşmaya, bir dakika sonra kendisine bile saçma ya da canice gelebilecek fikirleri serdetmeye mecbur kılınca bu tartışmalar sonuçsuzluğa mahkum olmaktadır. Peki bunca gürültünün arasında yetkililer ne yapmakta, ne demektedir? Herkesin takip ettiği üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuyla ilgili birkaç kez açıklama yapmış ve sorunun çözümü için belediyeleri işaret etmişti. En üst makamdan yapılan bu açıklamalara rağmen sadece muhalefet partilerinin kontrol ettiği belediyelerde değil, iktidar partisinin elindeki belediyelerde de gözle görülür bir değişim olmadı. Sanki görünmez bir el belediyeleri bu konuda bir çalışma yapmaktan geri tutmakta. Elbette belediyelere oluşturacağı ek ekonomik yük, bu konuyu kullanarak para kazanma derdinde oldukları iddia edilen hayvan ürünleri satan şirketlerin baskısı vb. etmenlerin bu hareketsizlikte bir payı var. Fakat kanaatimce bu sessizliğin arkasındaki aslan payı politik doğruculardan çekinmeye ait. Politik doğruculuk ya da gençliğin diliyle “sjw”lik* genel hatlarıyla, farklı olanları incitmemek amacıyla toplumsal dili yeniden organize ederek özenli bir hale getirme işine verilen isim. En bilinen örneği “the n word” kullanımının, Amerikalı Siyahileri aşağılamak için kullanılan “Negro, Nigger” kelimelerini sansür için tercih edilmesi ki bu tutum yakın zamanda ülkemizde de çok sevilen bir bisküvi markasının isim değişikliğine gitmesine neden oldu. Tabii Siyahilerin hayat şartlarını iyileştirmeden, onlara dönük toplumsal önyargıları yıkacak adımlar atmadan isim kullanımına fazla bir hassasiyet geliştirilmesi örneğinin saçmalığından da görülebilen gerçekler zamanla herkes tarafından fark edilince, politik doğruculuk ya da sjwlik bir övgüden ziyade bir hakaret gibi algılanmaya başlandı. Buna rağmen özellikle yetkili isimler medya ve sosyal medya platformlarında gerçekleştirdikleri açıklamalarında bu konuya ihtimam göstermeye, fikirlerini politik doğrucuların süzgecinden geçebilir hale getirerek ifade etmeye devam etmekteler. Bu durum, onları toplumsal sorunlar hakkında esaslı bir şeyler söylemekten geri bırakmakta. Daha dile bile getirilemeyen çözümler elbette ki hayata geçirilmemekte. Makul çözümlerin ötelenmesi de toplumsal patlamalara, daha kötü sonuçlara yol açan yanlış çözümlere yönenilmesine sebebiyet vermekte. Peki politik doğruculuk bu gücü nereden almaktadır? Komplo teorilerini bir kenara bırakacak olursak, bu gücün esas kaynağı yokluğunun korkunçluğudur. Sonuçta politik doğruculuk da bir toplumsal ihtiyaca binaen doğmuş, herkesin gücünün yettiği herkese karşı hakaretler savurabildiği kaotik dönemlerin üstünü örtmeye yarayan verimli bir araç olmuştur. Öyleyse varlığı dert yokluğu başka bir dert olan “politik doğruculuğu” nereye koyacağız? Bu cendereden nasıl çıkacağız? Hatırlayarak. Neyi? Gücün hak sebebi olmadığını, bundan dolayı güçlünün her istediğini yapamayacağını. Her güçlüden daha güçlü olanın mühlet verdiğini ama ihmal etmediğini. Bu bilince tekrar ulaştığımızda politik doğruculuğa ihtiyacımız kalmayacak ve özgürce konuşabileceğiz sorunlarımızı. Ha, başıboş köpek sorununu nasıl mı çözeceğiz? Merak etmeyin, bakışmamıza gerek yok. Alanında uzman bir sosyolog, bir veteriner, bir iktisatçı, bir de işletmeciyi üç gün bir masanın etrafında oturtabilirsek, o masadan bir çözüm çıkar. Yeter ki bizde yani toplumumuzda o masayı kurabilecek ve kararlarını kararlılıkla uygulatabilecek bir irade olsun. Görüşmek üzere.   *Social Justice Warrior (Sosyal Adalet Savaşçısı) teriminin kısaltması.
Ekleme Tarihi: 17 April 2022 - Sunday

Başıboş köpek sorununu bakışarak çözebilir miyiz?

Modern şehirlerde yaşadıkça doğadan uzaklaşan, doğaya nasıl tepkiler vereceğini kestiremeyen insanımızın son zamanlardaki en büyük sorunlarında biri başıboş köpek çeteleri. Özellikle büyükşehirlerde bazı bölgelerde yoğunlaşan köpek çetelerinin sokaklarda yürümeyi bile imkansız hale getirdiğine dair şikayetler bugünlerde sıklıkla duyuluyor.

Geçtiğimiz hafta sokak köpeklerinden kaçarken yaralanan Mahra Melin Pınar isimli yavrumuzun vefatı ile sokak köpeklerine dair tartışma yeniden başladı. Aynı gece Elazığ’da bir barınakta hayvanlara zulüm yapıldığı iddiaları ile açılan Barınak Davası ile ilgili etiketin gündeme girmesi tartışmaları alevlendirdi.

Dolandırıcılıkla anılan isimlerin, şirketleriyle aynı isimli yardım kuruluşu kurup, bazı siyasiler ile fotoğraf çektirmeleri ve arkasından Yeşim Salkım, Yıldız Tilbe gibi konuyla ilgili fikir ortaya atan sanatçıları linç ettirmeleri gündem oldu!

Sonrasında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 38 milyon Türk Lirası’na mal olduğu halde sadece 1500 hayvana ev sahipliği yapabilecek tesisi bir süre konuşuldu. Hepsi konuşuldu fakat sorunu nasıl çözebileceğimiz hiç konuşulmadı.

Richard Sennett, “Ten ve Taş” isimli kitabında modern şehir planlarının sakinlerini suskunluğa zorladığını, bakışmalar aracılığı ile anlaşmaya yönlendirdiğini ifade eder. Sosyal medya, belki de bu tasarıma bir baş kaldırışın ifadesi olarak ortaya çıkmış, kullanıcılarını bağırmaya daha çok ses çıkarmaya itmiştir. Konumuz özelinden bakıldığında şehirlerde suskun ve yalnız kalan insanlar, atalarının bin yıllar önce evcilleştirerek kontrolü altına aldığı köpeklerin esirlerine dönüşmelerine olan isyanlarını sosyal medyada sıklıkla dile getirmeye başlamışlardır. Fakat her konuda fikir belirtme zorunluluğu hissi; insanları düşünmeden konuşmaya, bir dakika sonra kendisine bile saçma ya da canice gelebilecek fikirleri serdetmeye mecbur kılınca bu tartışmalar sonuçsuzluğa mahkum olmaktadır. Peki bunca gürültünün arasında yetkililer ne yapmakta, ne demektedir?

Herkesin takip ettiği üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuyla ilgili birkaç kez açıklama yapmış ve sorunun çözümü için belediyeleri işaret etmişti. En üst makamdan yapılan bu açıklamalara rağmen sadece muhalefet partilerinin kontrol ettiği belediyelerde değil, iktidar partisinin elindeki belediyelerde de gözle görülür bir değişim olmadı. Sanki görünmez bir el belediyeleri bu konuda bir çalışma yapmaktan geri tutmakta. Elbette belediyelere oluşturacağı ek ekonomik yük, bu konuyu kullanarak para kazanma derdinde oldukları iddia edilen hayvan ürünleri satan şirketlerin baskısı vb. etmenlerin bu hareketsizlikte bir payı var. Fakat kanaatimce bu sessizliğin arkasındaki aslan payı politik doğruculardan çekinmeye ait.

Politik doğruculuk ya da gençliğin diliyle “sjw”lik* genel hatlarıyla, farklı olanları incitmemek amacıyla toplumsal dili yeniden organize ederek özenli bir hale getirme işine verilen isim. En bilinen örneği “the n word” kullanımının, Amerikalı Siyahileri aşağılamak için kullanılan “Negro, Nigger” kelimelerini sansür için tercih edilmesi ki bu tutum yakın zamanda ülkemizde de çok sevilen bir bisküvi markasının isim değişikliğine gitmesine neden oldu.

Tabii Siyahilerin hayat şartlarını iyileştirmeden, onlara dönük toplumsal önyargıları yıkacak adımlar atmadan isim kullanımına fazla bir hassasiyet geliştirilmesi örneğinin saçmalığından da görülebilen gerçekler zamanla herkes tarafından fark edilince, politik doğruculuk ya da sjwlik bir övgüden ziyade bir hakaret gibi algılanmaya başlandı.

Buna rağmen özellikle yetkili isimler medya ve sosyal medya platformlarında gerçekleştirdikleri açıklamalarında bu konuya ihtimam göstermeye, fikirlerini politik doğrucuların süzgecinden geçebilir hale getirerek ifade etmeye devam etmekteler. Bu durum, onları toplumsal sorunlar hakkında esaslı bir şeyler söylemekten geri bırakmakta. Daha dile bile getirilemeyen çözümler elbette ki hayata geçirilmemekte. Makul çözümlerin ötelenmesi de toplumsal patlamalara, daha kötü sonuçlara yol açan yanlış çözümlere yönenilmesine sebebiyet vermekte.

Peki politik doğruculuk bu gücü nereden almaktadır? Komplo teorilerini bir kenara bırakacak olursak, bu gücün esas kaynağı yokluğunun korkunçluğudur. Sonuçta politik doğruculuk da bir toplumsal ihtiyaca binaen doğmuş, herkesin gücünün yettiği herkese karşı hakaretler savurabildiği kaotik dönemlerin üstünü örtmeye yarayan verimli bir araç olmuştur.

Öyleyse varlığı dert yokluğu başka bir dert olan “politik doğruculuğu” nereye koyacağız?

Bu cendereden nasıl çıkacağız?

Hatırlayarak.

Neyi? Gücün hak sebebi olmadığını, bundan dolayı güçlünün her istediğini yapamayacağını. Her güçlüden daha güçlü olanın mühlet verdiğini ama ihmal etmediğini. Bu bilince tekrar ulaştığımızda politik doğruculuğa ihtiyacımız kalmayacak ve özgürce konuşabileceğiz sorunlarımızı.

Ha, başıboş köpek sorununu nasıl mı çözeceğiz? Merak etmeyin, bakışmamıza gerek yok. Alanında uzman bir sosyolog, bir veteriner, bir iktisatçı, bir de işletmeciyi üç gün bir masanın etrafında oturtabilirsek, o masadan bir çözüm çıkar. Yeter ki bizde yani toplumumuzda o masayı kurabilecek ve kararlarını kararlılıkla uygulatabilecek bir irade olsun.

Görüşmek üzere.

 

*Social Justice Warrior (Sosyal Adalet Savaşçısı) teriminin kısaltması.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sizinsesiniz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.