Sesini duyurmak, kendisi ile aynı toplumda benzer sorunlarla yüzleşen insanların sesine ses olmak her insanın duyduğu temel bir gereksinimdir. Bununla birlikte toplum gürültüyü sevmez, çok ses çıkarandan hoşlanmaz. Bu ikilem çoğu insanı sessizliğe sürükler. Bu sessizliğin türleri vardır tabii; kimi inzivai bir köşeye çekilir kimi herkesin kulağını sağır eden bağırtılara katılarak arada kaynamaya çalışır.
Kendi sesini çıkarmak, özgün olmak her zaman olmasa da çoğu zaman kayalara çarpmayı göze almaktır. Lakin hoyrat denizcilerin engin cesareti olmasa kıtalar keşfedilemez, yeni yollar bulunamazdı değil mi? Eski köyde yeni bir şeyler söylemeye çalışanlara “Amerika’yı yeniden keşfetme” deriz çokça, ama çoğu zaman hep gözümüzün önünde duranı en son gördüğümüzü unuturuz. Onun için bazı şeyler çokca söylenmeli, yine söylenmeli, hep söylenmelidir ki yer etsin. Söz yerini bulsun. Bu kadar gürültünün değil kulaklarımızı benliklerimizi sağır ettiği bu çağda sözün yerini bulmasının zorluğu şüphe götürmez.
Ama gönül gönüle değince yol da dayanmaz, zorluk da. Öyleyse gönülden gönüle giden gizli yolu aramalı. Sizin Sesiniz sitesinin bu köşesinde fırsat buldukça yapacağımız tam da bu olacak; bunaldığımız, daraldığımız ya da sevindiğimiz konularla ilgili herkesin gönlüne giden bir yol aramak. Bulursak güzel olur, bulamazsak canımız sağ olsun.
En kötü Yunus’un kastıyla hemhal olmuş oluruz: “Kastım budur şehre varam / Feryad-u figan koparam.” Yunus Emre’nin belirttiği gibi feryad figan koparmanın yeri şehirdir. Şehir, yani insanların hem iyiyi hem de kötüyü hayata getirmek üzere toplandığı yer. Şehir, medeniyetlerin kurulduğu; kurulurken de başka medeniyetleri yıktığı yer. Metaverse çılgınlığının hayatlarımızı bütünüyle taşımayı amaçladığı internet ortamı da çağımızın şehri olsa gerek.
Herkesin bir şekilde var olmaya çalıştığı, beslenme barınma gibi temel ihtiyaçlardan sesini duyurma kendini gerçekleştirme gibi yüksek ihtiyaçlara adeta Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinin bütün basamaklarını ihtiva eden bir ortama dönüşme yolunda olan internet alemi, elbette insandan insana giden yolları da içerecek. En azından içermesini umut etmeliyiz. İçermeli ki, eğer korktuğumuz başımıza gelip de bir gün her şey buraya taşınırsa insanlığımızdan bir parça da burada bizi karşılayabilsin.
Yoksa bilim kurgu filmlerinde eğlenmek için izlediğimiz robotlar dünyası, ütopyadan distopyaya beklediğimizden çok daha kısa sürede dönüşebilir. Bunun için internetin dehşetengiz dehlizlerinde kaybolmadan sesimizi çıkarabilmek, sesimize insan sesinden yankılar bulabilmek türümüzün yolunu bulabilmesi açısından önem arzetmektedir. Bu düşüncelerle inanılmaz büyüklükteki internet ortamının bu köşesinde yeri geldikçe toplumsal sorunlarımızı ve bu toplumsal sorunlara neden olan daha büyük sorunlarımızı gördüğüm, duyduğum ve bildiğim kadarıyla sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Bunu yaparken samimi olmaya, vicdanım ile anladığım bilimin ışığından faydalanmaya ve elden geldiğince düzenli bir şekilde yazmaya gayret edeceğim. Karşılığında da sizlerden dillere pelesenk olmuş “Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir” kuralı esasınca katkılarınızı, yorumlarınızı yani sorunlara gösterdiğiniz insani tepkileri bekliyor olacağım. Peki ya bahsettiğimiz bu sorunları nasıl çözeceğiz? Kusura bakmayın kıymetli okuyucular, Malcolm X’in de zamanında dediği gibi: “Kimse sana özgürlüğünü vermez. Kimse sana eşitliği, adaleti ve başka hiçbir şeyi vermez. Eğer gerçekten adamsan, bunları gider kendin alırsın!”